İnsanlar arasında selamlaşma, ilk insan Hz. Adem’ den bu tarafa devam eden bir olgudur. Bu konuyu Peygamber Efendimiz şöyle açıklamaktadır.
“Allah Teâlâ, Adem (a.s.)’ı yaratınca ona: Git şu oturmakta olan meleklere selam ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle. Çünkü senin ve senin çocuklarının selamı o olacaktır buyurdu. Adem (a.s.) meleklere: es-Selâmü aleyküm, dedi. Melekler; es-Selâmü aleyke ve rahmetullah, karşılığını verdiler. Onun selamına “ve rahmetullâh “ı ilave ettiler. ” (Buhari, Sahih, Enbiya 1; İsti’zân 1; Muslim, Sahih, Cennet 28)
Kişinin din kardeşine selam vermesi, ona dua etmesidir. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi (affı, bağışı, bütün güzellikler) senin üzerine olsun demektir. Selam vermek dinimizin en hayırlı işlerinden birisidir. Efendimiz (a.s) birçok Hadis-i Şeritlerinde selamın önemi ve yaygınlaştırılmasının gereği üzerinde durmuştur. Bir sahabe Hz. Peygamber’e; “İslam’ın hangi işi daha hayırlıdır” diye sorduğunda, Rasulüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermen-
dir. ” (Buhari, Sahih, İman, 620; İsti’zan 9, 19; Muslim, Sahih, İman 63; Ebu Davud, Sunen, Edeb 131 )

Selam vermek sünnet, verilen selamı almak ise farzdır. Birisi selam verdiğinde ya daha güzeli ile ya da aynısıyla almak gerekmektedir. Cenab-ı Mevla bu konuda şu emri vermektedir, “Bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeli ile selamlayın yahut aynı ile karşılık verin. ” (Nisa Suresi,4/86)
Konunun Hz. Muhammed tarafından uygulanmasına gelince şu durumla karşılaşmaktayız. İmran İbni Husayn (r.a.) şöyle dedi: Nebi (s.a.s.)’e bir adam geldi ve es-Sellâmü aleyküm, dedi. Hz. Peygamber onun selamına aynı şekilde karşılık verdikten sonra adam oturdu. Nebi (s.a.s.): “On sevap kazandı” buyurdu. Sonra bir başka adam geldi, o da: es-Sellâmü aleyküm ve rahmetullah, dedi. Peygamberimiz ona da verdiği selamın aynıyla mukabelede bulundu. O kişi de yerine oturdu. Hz. Peygamber: “Yirmi sevap kazandı” buyurdu. Daha sonra bir başka adam geldi ve: es-Sellâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh, dedi. Hz. Peygamber o kişiye de selamının aynıyla karşılık verdi. O
kişi de yerine oturdu. Efendimiz: “Otuz sevap kazandı” buyurdular. (Ebu Davud, Sunen, Edeb 142; Tirmizi, Sunen, İsti’zân 2)
Bu Hadis-i Şerif, Peygamber Efendimizin huzurunda gerçekleşen selam alma ve iade etme şekilleri ile fazilet açısından üstünlüklerini ortaya koymaktadır. “es-Selamü aleyküm” cümlesiyle on sevap kazanılırken, ilave edilen her lafız, on sevap daha fazla kazanmaya sebep olmaktadır.
Selamlaşmak cennete girmeye vesile kabul edilmiştir. Peygamber (s.a.s) Efendimiz bu konuda şöyle buyurmuşlardır: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe, olgun bir imana sahip olamazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız!.; “( Muslim, Sahih, İman 93. Ebu Davud, Sünen, Edeb 131; Tirmizi, Sünen, İsti’zân 1)
“Ey insanlar! Aranızda selamı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız: Bu sayede selametle cennete girersiniz: ” (Tirmizi, Sünen, Kıyamet 42. İbni Mace, Sünen, İkamet 174, Et’ime)
Selamlaşmak Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarından birisidir. Ebu Umare Bera İbni Azib (r.a.) şöyle demiştir: Resulullah (s.a.s.) bize şu yedi şeyi emretti: “Hasta ziyaretini,cenazeye iştirak etmeyi, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazluma yardımcı olmayı, selamı yaygın hale getirmeyi ve yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin etmeyi. ” (Buhari, Sahih, Mezalim 5; Müslim, Sahih, Libâs 3)
Selam vermenin ve almanın adabını da yine Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) Efendimizden öğrenmekteyiz. “Sizden biriniz bir meclise vardığında selam versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selam versin. Önce verdiği selam, sonraki selamından daha üstün değildir. ” (Ebu Davud, Sünen, Edeb 150; Tirmizi, Sünen, İsti’zân 15 )
Peygamber Efendimiz yanında büyüttüğü Enes (r.a)’e şöyle buyurmuştur: “Oğlum! Ailenin yanına girdiğinde selam ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun. ” (Tirmizi, Sunen, İstizôn, 10/2841)
Başkalarının yanına, ya da evine girdiğimiz zaman selam vermemiz gerektiği gibi kendi evimize girdiğimizde de selam vermemiz gerekmektedir. Yüce Mevla’mız şöyle buyurmaktadır: “Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar.” (Nur Suresi, 24/61 ) Tabi evde bulunan kişiler de baba, eş, çocuklar veya yakınlar bu selâma mukabelede bulunurlar.
Gayr-i Müslime, içki içme, kumar oynama gibi haram işleri işleyenlere, tuvalette ve hamamda (banyoda) olana selam verilmediği gibi, namaz kılan, Kur’ an okuyan gibi ibadetle meşgul olanlara da ibadetleri esnasında selam verilmez.
Selamı yaşı küçük olanın büyük olana, az olanın çok olana, talebenin hocasına, yürüyenin oturana vermesi uygun olur. Selama önce başlamak daha faziletlidir. Peygamber Efendimiz bu
konuda şöyle buyurmaktadır. “Şüphesiz ki, Allah katında insanların en iyisi, önce selam verendir” (Ebu Davud, Sünen, Edeb, 133)
Önce selam sonra kelam denilmiştir. Selam dostlukların, kardeşliklerin, birlik ve beraberliğin başlamasına ve devamına vesiledir. Müslüman’ın din kardeşine duası olan selamı esirgemeyelim. Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi (ve bütün güzellikler) üzerinize olsun.

İstanbul/Başakşehir Müftüsü: Remzi PEHLİVAN
Kaynak: Yaratana İbadet Yaratılmışa Şefkat.

Bir Cevap Yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

clear formSubmit