a-Cebbar isminin lügat anlamı:

1-Cebbar; zayıfı güçlendiren, kırık gönülleri tamir eden, kırığı onararak kırık kemikleri birbirine kaynaştıran, zoru kolaylaştıran, sabır ve metanet veren, sabredenlere büyük mükâfatlar vadeden kendine boyun eğenlere çeşitli kerametler ve ikramlar veren, kullarının bozulan düzenlerini ıslah edendir.

2-Cebbar; her şeye hakim ve galip olandır. Her şey belli bir noktada ona boyun eğer.

3-Cebbar; her şeyden yüce olandır.

4-Cebbar; istediğini zorla yaptıran, yarattıklarını kurallarına uymaya mecbur edendir.

 

b-Cebbar isminin Kur’an içerisinde incelenmesi:

1-Cebbar kelimesi Allah’ın güzel ismi olarak sadece Haşr Suresinde geçer. Özellikle el-Aziz isminin ardından gelir. Allah; Rahman, Rahîm, Melik, Kuddûs, Selam, Mü’min, Müheymin ve Aziz isimlerine iman eden mü’minlerin yaralarını sarar, dertlerine çareler bulur, kırılmış gönüllerini onarır.

2-Cebbar kelimesi Arap literatüründe “Ezdad (iki zıt anlamı birlikte taşıyan) kelimelerdendir. Allah için kullanıldığında; dilediğini zorla yaptıran, yaraları saran, dertlere derman olan, tedavi eden anlamındadır. Kullar için kullanıldığında ise; zorba, anne-babasına asi olan, azgın ve sınır tanımaz anlamlarına gelir. “Hud kavmine dedi ki: “İnsanları yakaladığınız zaman cebbar ve zorbalar olarak mı yakalıyorsunuz?” (Şuara 130)

 

c-Cebbar isminin hadislerde incelenmesi: Rasulullah (s.a.v) iki secde arasında şöyle dua ederdi:

“Allah’m beni bağışla, bana merhamet et, bana hidayet et, beni güçlendir, zayıflığımı ortadan kaldır, bana afiyet ver, beni rızıklandır ve beni yücelt.” (Ebu Davud 850. Tirmizi 284.)

d-Cebbar isminin bize yüklediği görev ve sorumluluklar:

1-Rabbimizin Cebbar sıfatına hakkıyla iman etmeliyiz. Zayıfları güçlendiren, yaraları saran, kırıkları onaran, dertlere derman olan, şifa olan, her şeye galip ve hakim olan, kullarını ne kadar azgın olurlarsa olsunlar kendisine boyun eğdiren olarak tanımalıyız. Böylece gücü, şifayı, dermanı Allah’tan beklemeliyiz. Rasulullah (s.a.v)’ın ve ashabının duaları gibi biz de Rabbimize dua etmeliyiz. Böylece hayatımızın her alanında Allah bize yetecek, kırılmış taraflarımızı onaracak, eksik ve zayıf taraflarımızı tamamlayacaktır. Bireysel, ailevi, toplumsal, ekonomik, iktisadi ve siyasi bütün sorunlarımızı Allah’a arz eder, O’ndan yardım diler, O’nun razı olduğu yol ve yöntemleri takip edersek O da bizim her konudaki sıkıntımızı giderecektir.

2-İnsanlar istemeseler de Allah’ın Cebbar özelliğini kabul etmek zorunda kalırlar. Allah’ın evren ile ilgili koyduğu yasalara uymak zorundadırlar. Allah’ın koyduğu tabiat kanunlarına uymama gücüne sahip değillerdir. Fıtratın biyolojik ve fiziki yasalarına her insan uymak zorundadır.

3-Hz. Yahya ve Hz. İsa gibi olmalıyız. “Tarafımızdan Yahya’ya bir kalp yumuşaklığı ve temizlik verdik. O Allah’tan çokça sakınırdı. Anne-babasına iyi davranırdı. O isyankâr bir zorba/cebbar değildi.” (Meryem 13-14)

“İsa dedi ki: Allah beni anneme karşı saygılı kıldı. Beni bedbaht bir zorba/cebbar yapmadı.” (Meryem 32)

Cebbarlığın, zorbalığın Müslümana yakışmayacağını bilmeli, anne-babamıza, çocuklarımıza ve çevremize yumuşaklıkla muamele etmeliyiz. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü cehennemden gören iki gözü, işiten iki kulağı, konuşan bir dili olan bir grup yaratık çıkar ve şöyle der:

Ben üç kişiye vekil tayin edildim; her inatçı zorbaya, Allah ile birlikte başkalarına ilahlık yakıştırana, resim ve heykel yapana.” (Tirmizi 2574.)

4-Allah’ın ayetlerini inkar eden, peygamberlerine asi olan inatçı ve zorba kimselerin yollarına uymamalıyız. “İşte Ad kavmi. Rablerinden gelen ayetleri inkar ettiler. Peygambere isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrine uydular. Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lanete tabi tutuldular. Biliniz ki, Ad kavmi Rablerini inkar ettiler. Yine iyi bilin ki, Ad kavmi Allah’ın rahmetinden uzak kılındı.” (Hud 59-60)

Rabbimiz zorbaları ve onlara uyanları bir tutar, aralarında ayrım yapmaz. Zorbaların yoluna uyduğumuz takdirde, (Allah korusun) dünya ve ahirette bir lanet bizi takip edecek ve ebedi olarak Allah’ın rahmeti bizden uzak kılınacaktır.

5-Allah’ın yeryüzü cebbarlarını kendisine mutlaka boyun eğdireceğini bilmeliyiz. “Kim inkar ederse onu dünyada az bir süre faydalandırır, sonra da cehennem azabına mecbur kılarım. Orası ne kötü varılacak yerdir!” (Bakara 126)

Rabbimiz gücünü ve otoritesini kabul etmeyen kimseleri, dünyadayken bazı şeylere mecbur kılar. Firavun son nefesinde olsa da Allah’a iman etmeye mecbur bırakılmıştır. Kureyşli müşrikler Ebrehe’nin ordusu karşısında, putlarını bırakıp Allah’a yalvarmaya mecbur kalmışlardır. Denizde ne zaman bir fırtına çıksa insanlar diğer tanrılarını unutarak sadece Allah’a yalvarırlar. Rabbimiz böylece kullarını kimi zaman daraltır, başlarına felaketler, sıkıntılar verir ki, kendisini hatırlasınlar, Allah’ın gücünü itiraf etsinler. Allah onları buna mecbur eder. Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller de Allah’ı anarlar. Allah’a yalvarmaktan başka çare bulamazlar.

6-Cebbarların kalplerinin mühürleneceğini unutmamalıyız. “..Allah büyüklük taslayan her zorba/cebbarın kalbini mühürler.” (Mü‟min 35)

Cebbar veya zorba olmak için illa da bir idareci veya devlet başkanı olmak gerekmez. Ailesine karşı cebbar olanlar vardır. Kardeşlerine karşı cebbar olanlar vardır. İşçilerine karşı cebbar olanlar vardır. Öğrencilerine karşı cebbar olanlar vardır. Unutulmamalı ki her zorbalık, kalpte bir siyah nokta demektir. Kalbe küçük bir kilidin vurulması demektir. Zincirin ucuna bir halka eklenmesi demektir. Her siyah noktada imanın bir kısmı kalbi terk eder. Sonunda kapkara ve kaskatı bir kalp Allah tarafından bir daha açılmamacasına mühürlenir. Artık o kalpte iman yeşermez. Merhamet filizlenmez.

7-İnsanları Müslüman olmaları için zorlayamayız. Peygamber bir zorba değildi. “Biz o kafirlerin söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir cebbar/zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur’an’la öğüt ver.” (Kaf 45)

Rasulullah (s.a.v) zorba ve cebbar değildi. Bizler de tebliğ etme metodunda zorbaca davranamayız. Bize düşen sadece Allah’ın kitabıyla onlara öğüt vermektir. Kabul etmedikleri takdirde onları zorlamak bizim görevimiz değildir.

8-Allah mü’minleri birbirlerine sevdirir. Kalplerine ülfet verir. Medine’de birbirlerine düşman olan Evs ve Hazreç kabilelerinin kalplerine ülfet verdi. Ensar ve Muhaciri birbirlerine sevdirdi. Farklı kavim ve ırklardan olan insanları kardeş ilan ederek aralarına sevgi koydu ve kırgınlıklarını giderdi.

9-Allah Kabe’yi de bizlere sevdirdi. Hiçbir tarihi, turistik özelliği olmayan Mekke’ye insanların akın akın gitmesi Cebbar isminin üzerimizdeki bir tecellisidir. Eğer Allah Kabe’yi bize sevdirmeseydi, hiçbirimiz binlerce kilometre katederek oralara gitmez, birtakım sıkıntılar çekmezdik.

10-Rabbimize Cebbar ismiyle dua etmeliyiz. Rasulullah (s.a.v) iki secde arasında şöyle dua ederdi:

Allah’ım! Beni bağışla. Bana merhamet et. Beni doğru yola ilet. Benim eksiklerimi tamamla. Bana afiyet ver. Beni rızıklandır. Ve beni yücelt. (Ebu Davud 850. Tirmizi 284)

Rasulullah (s.a.v) rukuda ve secdede iken şöyle dua ederdi:

Güç, hükümranlık, büyüklük ve yücelik sahibini bütün eksik sıfatlardan uzak tutarım. (Nesai/Tatbik 191.)

Özellikleri ve bazı faydaları:

 

*EL-CEBBAR ismi daha çok, zalimler, münafıklar ve yalancılar üzerinde okunur. Okuyan kimsenin ihlas ve samimiyeti ve karşı tarafın hak etmesi ölçüsünde, bunlardan her biri bir derde  yakalanır. Kendi başlarına derde düşerler ve zarar verdikleri insanlarla uğraşmaya vakit bulamazlar.

*Bir kimsenin konuşmaması için  de, bu ismin okunmasına ve tertibine yani miktarına ve saatine göre okunmasına başvurulur. Bu yola başvurmak isteyen kimse son derece ciddi ve samimi olmalıdır. Çünkü bu ismin ağırlığı ve kahrediciliği kişinin kendisine de dokunabilir.

*Bu ismi vird edinen kimsenin emir ve isteklerine karşı koyulmaz. Her dilediğini her yerde herkese rahatlıkla yaptırır. Sözü dinlenen, sevilen, sayılan, yardım edilen ve yardım istenen, umulan, ümit edilen bir kimse haline gelir. Eğer bu ismi bir doktor veya bir sağlıkçı kendisine vird edinse, tedavi ettiği hastalar üzerinde daha çabuk neticeye ulaşır ve harika neticelere ulaşır.

*Bir zalim veya zorbanın kahrına, zulmüne uğrayıp ondan zarar gören kimse veya kimseler, zalimin kendisinden el çekmesi veya kahri niyetiyle bir defa da bir veya bir kaç kişi olarak büyük ebced değerine göre yani 206×206=42436 defa “Ya CEBBAR” ismi şerifini okusa, yüce Allah, o zorba ve zalimi perişan eder ve zulmünden kısa zamanda vazgeçirtip mazlumun hakkını teslim eder.

*Belirtilen miktarda  okunan “YA CEBBAR” esmalarından sonra 41 defa da Haşir suresinin 22.ayeti “Hüvallahillezi la ilahe ilallahü” okunur.

*Bu ismi 40 gün, 211 defa okumaya devam eden kimse, zulme maruz kalsa yada hapis veya esir olsa kurtulur. Her dileği yerine gelir.

 

Bir Cevap Yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

clear formSubmit