Kişi ile çevre arasında bir gerilimin bulunmadığı ortamlarda, denge durumu kendini gösterir. Fenomonolojik çevre ile organizma arasındaki denge bozulursa, gerilim ortaya çıkar. Bu da birtakım güçlerin devreye girmesini gerektirir. Bu güçlerin amacı, dengeyi yeniden sağlamak ve onu korumaktır. İnsan davranışları, sürekli gerilim, denge ile dengesizlik arasında gider, gelir. Kişilik, kısaca organizma ile psikolojik alan arasında kurulan dengenin ve bütünlüğün niteliklerini kapsar.[13]

Dengeli davranışların temelinde, insanı istikamet üzere tutacak olan ulvî ve manevî değerler bulunmaktadır. Bu değerlerden şu veya bu sebeple mahrum olan insanların hal ve davranışları kendilerine huzur ve sükûn getirmediği gibi, toplum için de bir tehdit unsuru olabilmektedir. Davranışlarda dengenin sağlanması için; duygusal ve kişisel sorunlar çözülerek kişinin çevresiyle daha uyumlu ilişkiler kurması yolunda gayret edilmelidir. Dürüst ve dengeli bir davranışın ve iç huzurun gerçekleşmesi için büyük bir savaşın/nefis mücahedesinin yaşanması gerekir.[14] Dengeli davranışın oluşabilmesi için, zihinsel birliğin sağlanması ve derunî unsurların bir araya getirilmesi kaçınılmazdır. Gerçeğin inkar edildiği, kişisel bütünlüğün olmadığı ortamlarda kişinin hayatı anlamlandırma enerjisi giderek kaybolur ve davranışlarındaki denge bozulur. Dengenin olmadığı yerde değer yoktur. Ölçü ve dengenin olduğu her yerde ise, kalite vardır.[15]

Davranışların istikamet kazanıp denge bulması öncelikle, insanın her zaman kötülüklerden kaçınan ve iyiliklerden haz duyan bir karakter kazanması ile mümkün olabilir.[16] İnsan, Allah’ın koyduğu kurallara uymaz, başkaldırır, fesat çıkarırsa; ekolojik denge bozulduğu gibi, insanlık aleminin dengeleri de bozulur. Bozulma, fertten başlar ve bu bozulma nefsanî zevklere hitap ettiği için biraz daha çabuklaşır. Sosyal, iktisadî ve ahlâkî dengeleri kurabilmek için ferdin terbiyesine yönelmek gerekmektedir.[17] Kur’ân, bu dengelerden bir kısmı olan harcama dengesini şu ifadelerle dile getirmektedir. “Ve harcadıkları zaman, ne israf ederler ne de cimrilik ederler; harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur.”[18] Bu ayette de görüldüğü gibi, denge hayatın bütün unsurlarını kapsamaktadır. İfrat ve tefrit kınanmıştır. İşlerin hayırlısı dengeli olandır. “Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.”[19]

Kalp, akıl ve nefis birlikte hareket edip, aralarında bir kaynaşma olunca; insanın davranışlarında bir bütünlük, bir denge ve bir tutarlılık meydana gelmektedir. Akıl, kalp ve nefis arasındaki denge bozulunca; kalite doğal olarak kaybolacaktır. İnsanın davranışlarındaki kalite, onun ruhsal dünyasındaki kaliteyle ve onun dayanağı durumundaki dengeyle yakından alakalıdır. Karşılıklı ihtiyaçlar arasındaki dengeyi sağlayabilmek, insanın huzur ve mutluluğunun anahtarıdır. İnanan kişinin, şükür haleti ruhiyesi içinde olabilmesi bunun garantisi durumundadır. Sahip olunanlarla övünme zihniyeti, bu denli rağbet gördükçe müslümanların bu güzellikleri yaşaması biraz zor gibi görünmektedir. Dürüst davranışlı, dengeli ve istikrarlı kişiler geçici mutluluğa değil, sürekli ve güvenli mutluluğa erişirler. Geçici zevk ve sefalar, daha sonra içinden çıkılmaz bunalımlara kişileri sürüklemektedir. İnsan, hangi mevkide olursa olsun; uyumlu bir hayat yaşayabilmek için, ahlâk kaidelerini gözetmek durumundadır.[20]
Dengeli ve seviyeli davranışlarla, sıradan bir insan olmaktan uzaklaşınca; sıradan insanlar sizden uzaklaşır, ancak değerlere önem verenler size yaklaşır. Böyle zamanlarda sıradan insanlar arasında kendinizi yalnız hissedebilirsiniz. Bu durumda kişi, kimin yoldaşlığını istediğine karar vermelidir. Kendinin değil, diğer insanların beklentilerine göre yaşayanlar, sıradan bir insan haline dönüşür.[21] Sıradan insanları sizden uzaklaştıran süreç, sizi kendinize ve değerlerinize yakınlaştıracak olan süreçtir. Tutarlı ve topluma uygun insan tipi, dengeli toplumlar için geçerli olan bir kavramdır. Bedeninin dilini anlamaya başlayan kişi, kendi hayat tarzıyla ilgili daha yerinde kararlar verebilecek duruma gelir.[22] İyi ve olumlu davranış; insanların toplu halde iyi geçinmesini sağlayan ve gerektiğinde değişebilen bir davranış biçimidir.
Ruhsal ve bedensel sağlığın korunması için de davranışlardaki denge son derece önemlidir. Kişinin ferdî ve ailevî yaşantısının düzenli olması, onu birçok sıkıntı ve stresten koruyacaktır. İnsanın kendisiyle ve toplumuyla barışık olması, gönül huzuru ve mutluluğun temel şartlarındandır. Bu da dengeli davranışlarla sağlanabilecek bir meziyettir.

Aşırılıklardan sakınma, dengeli davranışın asgarî şartlarındandır. Hayatın hiçbir safhasında aşırılığın yeri olmamalıdır. Aşırılıkların bulunduğu yerde, problemlerin de olması tabiîdir. Davranışların etki-tepki haline dönüşmesi o atmosferi yaşanmaz hale getirir. Bu anlamda Rabb’imiz, müşriklerin taptıklarına kötü söz söylemekten inananları menetmiştir.
“Onların Allah’tan başka yalvarıp sığındıkları (varlıklar)a sövmeyin ki onlar da kin ve cehaletten dolayı Allah’a sövmesinler: zira Biz her topluma kendi yaptıklarını güzel gösterdik. (Ama) zamanı geldiğinde onlar Rabblerine döneceklerdir: O zaman Allah onlara bütün yaptıklarını (en doğru şekilde) anlatacaktır.”[23] Burada kendi yaptıklarının güzel gösterilmesi; kişiye çocukluğundan itibaren benimsetilen ve yetişkinliğinde, sosyal çevresiyle paylaştığı inançların, doğru inançlar olarak kabullenileceği ve bunun insanın tabiatından kaynaklanması şeklinde anlaşılabilir. Sonuçta, bu inançlara yönelik bir eleştiri, çoğu zaman düşmanca bir psikolojik tepki doğurur.[24]

İnsanın makro davranışı ve ekolojik denge arasında da sıkı bir bağlantı vardır. Tabiat, insanın emrine amade kılınmıştır. Bizler, maalesef hafıza ve muhafaza gücünü yitirmiş bir toplumda yaşıyoruz. Modern zamanların ekolojik ve toplumsal bunalımları, insanın kontrolüne verilen unsurların yanlış kullanılmasından kaynaklanmaktadır.[25] Alemdeki her şey, insanlar tarafından yönetilmek için var edilmişlerdir. “Başınıza gelecek her felaket kendi ellerinizle yapıp-ettiklerinizin bir ürünü olacaktır.”[26] Etrafımızdaki olumsuzluklara bu çerçeveden bakabilmek, hataları görüp ibret alınması yönünden daha faydalı olacaktır. İnsanın dünyası, kendisinin ürünüdür; hayvanın çevresi ise tabiîdir. Bütün hal, tavır, davranış ve münasebetlerde aşırılık kınanmış; denge tavsiye edilmiştir.[27] Allah da kulların dünyada iken yaptıklarının karşılığını verme hususunda dengeli davranacak kimseye haksızlık ve zulüm yapılmayacağını haber vermektedir.[28]

Din, gerek zihniyet yönünden gerekse psikolojik ve ahlâkî yönden kendi içinde tutarlı ve dengeli, bütünleşmiş bir kişiliğin oluşmasında önemli bir etkiye sahiptir.[29] İnsanın kendini tanıma metodu, Kur’an’da Allah’ı tavsif eden “Evvel O’dur, Ahir O’dur, Zâhir (zuhurda olan) O’dur, Bâtın (kuvvede olan) O’dur”[30] ayetine dayanır.[31] Kendini bilmenin, tanımanın birçok boyutları vardır ve kendini tanıma devam eden bir süreçtir. ‘Kişi için, noksanını bilmek gibi irfan olmaz’ sözüyle, atalarımız bu sürecin zorluk ve önemini vurgulamıştır. Kendini tanımayan bir kimseyse, gerçek duygularının farkında olamaz. İnsanların kendi duygularını tanımada zorluk çektiği bir gerçektir. İnsan, kendi benlik kavramına uygun düşen davranışları benimser.[32]

Dr. Hüseyin Emin SERT

[13] Yanbastı, Kişilik Kuramları, s. 172-190.
[14] Bkz. Cüceloğlu, Savaşçı, s. 51.
[15] Yazır, Hak Dini Kuran Dili, c.7, s. 255.
[16] Kılıç, İnsan ve Ahlâk, s. XII.
[17] Gürbüz, Kur’ân’da Denge, s. 173.
[18] Kur’ân, Furkan (25): 67.
[19] Kur’ân, İsrâ (17): 29; Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, Elif Ofset, İstanbul, 1404/1984, c.2, s. 513
[20] Bkz. Güngör, Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, s. 19
[21] Bkz. Cüceloğlu, Savaşçı, s. 114.
[22] Cüceloğlu, Yeniden İnsan İnsana, s. 96.
[23] Kur’ân, En’âm (6): 108.
[24] Esed, Kur’ân Mesajı, s. 248.
[25] Chittick, İslâm’ın Vizyonu, s. 201.
[26] Kur’ân, Şûrâ (42): 30.
[27] Kur’ân, Furkan (25): 67.
[28] Kur’ân, Zilzal (99): 7-8; İsrâ (17): 71; Nisâ (4): 49, 77.
[29] Koç, “Kişilik ve Din ” Tabula Rasa , s. 95.
[30] Kur’ân, Hadîd (57): 3.
[31] Bilgiseven, Genel Sosyoloji, s. 52.
[32] Cüceloğlu, Yeniden İnsan İnsana, s. 94; Yanbastı, Kişilik Kuramları, s. 257.

Bir Cevap Yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

clear formSubmit